2826- Düşman, Müslüman ülkelere ve hudutlarına sal-dırırsa, can ve mal feda etmek de dahil olmak üzere mümkün olan her türlü vesileyle Müslümanların savunma yapması farzdır. Bu konuda şer'î hâkimden (=veliyy-i emr'den) izin almak gerekmez.
2827- Müslümanlar, ecnebilerin ister direkt olarak, ister iç veya dış uşakları aracılığıyla Müslüman ülkeleri istila etmeyi planladıklarından endişe duyarlarsa, mümkün olan her türlü araçla savunmaları farzdır.
2828- Yabancı güçler tarafından İslâm ülkelerinde hazırlanan ve çizilen bir takım komplo ve planlar sonucu onların İslâm ülkelerine musallat olacaklarından korkulursa, mümkün olan her türlü araçla planlarını bozup, komplolarını etkisiz hâle getirmek ve nüfuz alanlarının genişlemesini önlemek, Müslümanlara farzdır.
2829- Yabancıların siyasi, iktisadi veya ticari etkinliklerinin genişlemesi sonucu, Müslüman ülkelere musallat olacaklarından korkulursa, Müslümanların mümkün olan her türlü araçla İslâm ülkelerini savunmaları, ecnebilerin iç ve dış uşaklarının güçlerini yok etmeleri farzdır.
2830- İslâm ülkeleriyle yabancı ülkeler arasında gerçekleşen siyasi ilişkiler sonucu, onların İslâm ülkelerine musallat olacaklarından korkulursa, sadece siyasi ve iktisadi sulta olsa bile, Müslümanlar bu tür ilişkilere muhalefet etmeli ve hakim devletleri bu tür ilişkileri kesmeye zorlamalıdırlar.
2831- Ecnebilerle ticari ilişkiler sonucu Müslümanların borsalarına iktisadi darbe ineceğinden, ticari ve iktisadi bağımlılığa yol açacağından endişe duyulursa, bu tür ilişkileri kesmek farz ve bu tür ticaretler haramdır.
2832- İslâm ülkelerine hakim olan devletlerden her-hangi birinin ecnebilerle, İslâm ve Müslümanların maslahatına ters düşecek bir şekilde, siyasi veya ticari herhangi bir ilişki kurması caiz değildir. Eğer herhangi bir devlet böyle bir ilişkide bulunmağa kalkışırsa, diğer Müslüman devletlerin onu mümkün olan her yol ile bu ilişkiyi kesmeye zorlamaları farzdır.
2833- İslâm ülkelerinin başında olanlar veya bazı millet vekilleri ve senatörler, İslâm ve Müslümanların maslahatına aykırı olan ecnebilerin her türlü örneğin siyasi, iktisadi veya askeri nüfuzlarının genişlemesine sebep olursa, -o görevi üstlenmesi doğru yolla olduğu tasavvur edilse bile- yaptığı bu hıyanetten dolayı hangi makam ve görevde olursa olsun azledilmiş sayılır ve mümkün olan her vesileyle Müslümanlar onu cezalandırmalıdırlar.
2834- Büyük zalim devletlerin elinde alet olan İsrail gibi devletlerle ticarî ve siyasî ilişkilere girmek caiz değildir ve Müslümanlar mümkün olan her türlü yolla bu ilişkilere muhalefet etmelidirler. İsrail ve uşaklarıyla ticarî ilişkileri olan tüccarlar, İslâm ve Müslümanlara ihanet etmiş ve İslâm hükümlerinin yok olmasına yardımcı olmuş sayılırlar. Müslümanlar bu gibi hain devlet ve tüccarlar ile her türlü ilişkiyi kesip, onları tövbe etmeye ve bu tür ilişkileri kesmeye zorlamalıdırlar.
Canın ve malın savunulmasına ilişkin hükümler "Tahrir'ül-Vesile" adlı kitapta açıklanmıştır; isteyen oraya bakabilir.
2835- Yabancı kuklaların (Allah onları zelil etsin) emriyle açıkça Kur'ân-ı Kerim ve Peygamber efendimizin (Allah ona ve Ehlibeyti'ne rahmet etsin) sünnetine aykırı olarak zalim devletlerin yasama meclislerinin onayından geçen kanun ve kararlar, İslâm açısından geçersizdir ve herhangi bir kanuni değer taşımazlar. Müslümanların, bu işi emredenlere ve buna oy verenlere mümkün olan her türlü yolla sırt çevirmeleri gerekir; onlarla ilişkiye girmemelidirler ve muamele yapmamalıdırlar. Onlar suçludurlar ve onların onayladıkları kanun ve yasalara uyanlar da fasık ve günahkârdırlar.
2836- Son zamanlarda İslâm hükümlerini kaldırmak ve Müslümanların aile yuvası düzenlerini dağıtmak amacıyla yabancı kuklaların emriyle, tâğut rejiminin gayri şer'î ve gayri kanuni iki meclisinde (=millet meclisi ve senato meclisi) onaylanan "aile kanunu" adlı yasa, İslâm hükümlerine aykırıdır. Bu kanunun onaylanma emrini verenler ve bu yasaya oy verenler şeriat ve kanun nazarında suçludurlar.
Bu yasaya istinaden mahkemelerin aracılığıyla verilen talâk batıldır ve bu şekilde boşanan kadınlar, evli olduklarından, söz konusu talâktan sonra evlenirlerse, zinâ işlemiş olurlar. Bu şekilde boşanan kadınları bilerek alan kimse de, zinâ işlemiş olur ve şer'î açıdan belirlenen haddi (=cezayı) hak etmiş olur. Bunlarla yapılan evlilikten olan çocuklar gayri meşrudur; onlardan miras alamazlar. Kısacası gayri meşru çocuklarla ilgili bütün hükümler bunlar hakkında da geçerlidir; ister direkt olarak mahkeme talâk versin, ister boşanmalarına dair karar çıkararak kocayı talâk vermeye mecbur etsin.
2837- Büyük âlimlerin (Allah onları teyit etsin) İslâm ve kanun açısından değerden yoksun olan bu tür kanunlara şiddetle karşı gelmeleri gerekir. İslâm karşıtlarının emirlerini uygulamaya memur olan bu asıl suçlulardan istirham etmesinler ve bu hususta devlete başvuruda bulunmasınlar. Çünkü bu tür istekler, devlete başvurmalar ve suçun nispetini ayaktakımı memurlara vermek, asıl suçlunun suçsuz görünmesine ve İslâmî hükümleri ortadan kaldırma yolunda cesaretlenmesine sebep olur. Müslümanların din, dünya ve aile yuvalarını tehdit eden, biçare kızları askeriyeye çeken, büyük peygamberlerin ve büyük velilerin (Allah hepsine rahmet etsin) zahmetlerini zâyi eden bu tür kanunların karşısında durmak ve bunları protesto etmek bütün Müslümanlar için gereklidir; İslâm'a aykırı olan bu kanunlara amel etmemelidirler. Allah göstermesin, emperyalist uşaklarının (Allah onları zelil etsin) İslâm ve Müslümanlar aleyhine hazırlamakta oldukları karanlık ve korkunç geleceğe duçar olmamaları için bu gün mümkün olan her vesileyle onlara karşı gelmeleri gerekir.