BULUNAN MALın HÜKÜMLERi

 

2564- Bir malı bulan kimse, onda, sahibini bulmaya yarayacak herhangi bir alamet bulmazsa, farz ihtiyat gereği onu sahibi adına sadaka vermelidir.

2565- İnsan, bir dirhem[1] miktarından az olan ve üzerinde alâmet bulunan bir malı bulursa, eğer onun kime ait olduğunu bilir ama razı olup olmadığını bilmezse, sahibinin izini olmaksızın o malı kendisine alamaz. Fakat sahibi belli olmazsa, onu kendisine mülk edinmek üzere alabilir. Bu durumda telef olsa bile, [sahibi bulununca] onun bedelini ödemesi gerekmez. Hatta mülkiyetine geçirmek kastı olmaksızın alır ve hiçbir kusuru olmadan telef olursa, yine de onun bedelini vermesi farz olmaz.

2566- İnsan, üzerinde sahibini bulmaya yarayacak bir alameti olan ve değeri bir dirhem miktarına ulaşan bir malı bulursa, onun Müslümanların himayesi altında yaşayan zimmî bir kâfire ait olduğunu bilse bile, [sahibinin bulunması için] ilân etmelidir. Bulduğu günden itibaren bir haftaya kadar her gün bir defa, sonra bir yıla kadar haftada bir defa insanların toplanma yerlerinde duyurması yeterlidir.

2567- Malı bulan kimsenin bizzat kendisinin duyurması şart değildir; kendisi adına ilan etmesi için güvendiği bir kimseyi de yetkili kılabilir.

2568- Bir yıl süren ilana rağmen malın sahibi bulun-mazsa, malı bulan kimse isterse onu sahibi bulunduğu takdirde bedelini ödemek kaydıyla kendisine alır, isterse de teslim etmek amacıyla sahibi bulununcaya dek kendi yanında bulundurur. Ancak, sahibi tarafından sadaka vermesi müstehap ihtiyattır.

2569- Bir yıl ilan etmesine rağmen malın sahibi bulun-maz ve sahibine teslim etmek amacıyla muhafaza ederken mal zayi olursa, eğer onu korumada ihmal veya aşırılık söz konusu olmazsa, tazminat ödemesi gerekmez. Ancak, onu kendisi için almış ya da sahibi adına sadaka vermiş olursa, zâmindir. [Yani, eğer sahibi sonradan bulunursa, bedelini ödemesi gerekir.]

2570- Bir malı bulan kimse, açıklanan şekilde bilerek ilan etmezse, günah işlemesinin yanı sıra yine de ilân etmesi farzdır.

2571- Bulûğ çağına ermemiş bir çocuk bir mal bulursa, onun yerine velisi ilân etmelidir.

2572- İlan edilen yılın içinde mal sahibinin bulunacağından umut kesilirse, farz ihtiyat gereği sadaka verilmelidir.

2573- İlan edilen yılın içinde telef olan malın korunmasında [ifrat veya tefrit yani] ihmal veya haddi aşmak söz konusu olursa, [sahibi bulununca] sahibine bedeli verilmelidir. Ancak, ihmal ve aşırılık söz konusu olmazsa, herhangi bir şeyin verilmesi farz değildir.

2574- Üzerinde belirtisi olup, bir dirhem miktarına ulaşan bir mal, ilan edildiği takdirde sahibinin kesinlikle bulunmayacağı bir yerde bulunursa, insan ilk günden itibaren onu duyurmaksızın sahibi adına sadaka verebilir. Ancak, sadaka verdikten sonra, sahibi ortaya çıkar ve sadaka verilmesine de razı olmazsa, onun bedelinin vermesi gerekir. Dolayısıyla, verilen sadakanın sevabı artık malı bulup sadaka veren kimseye ait olur.

2575- Bulduğu bir şeyi kendi malı zannederek alır ve daha sonra kendisine ait olmadığını anlarsa, yine de bir yıl süreyle ilan etmesi gerekir.

2576- İlan ederken bulunan şeyin cinsini söylemek şart değildir; yalnızca bir şeyin bulunduğu duyurulursa ye-terlidir.

2577- Bulunan malın kendisine ait olduğunu iddia eden kimseye o mal ancak, insana kesin bilgi verecek özelliklerin izah edilmesi hâlinde verilir. Fakat özellikleri izah ettikten sonra, insanda sadece malın ona ait olduğu zannı oluşursa, bulan kimse o malı ona verip vermemekte serbesttir.

2578- Değeri bir dirhem miktarında olan bir malı bulduktan sonra ilan etmez; ama mescide veya halkın toplanma yerlerinden olan bir başka yere bırakır ve neticede orada telef olur veya bir başkası tarafından alınırsa, onu bulan kimse bedelini vermekle yükümlüdür.

2579- Kaldığı zaman bozulacak cinsten olan bir şeyi bulan kimse, onu ancak kalabileceği en son zamana kadar muhafaza etmelidir. Daha sonra fiyatını tespit ederek ya kendisine alır veya bir başkasına satar ve her iki durumda da parasını sahibi adına muhafaza eder. Ancak, müstehap ihtiyat gereği kendisine satın alırken veya bir başkasına satarken, mümkün surette şer'î hâkimden izin almalıdır. Fakat her hâlükârda bir yıl süre ile onu duyurmalıdır. Bu arada eğer onun sahibi bulunursa, parayı ona teslim eder, aksi takdirde onun adına sadaka verir. Yine de farz ihtiyat gereği sadaka vermek için şer'î hâkimden izin almalıdır.

2580- İnsan, sahibini bulup malı kendisine teslim etmek amacıyla bulduğu şeyi abdest alırken veya namaz kılarken üzerinde bulundurursa, sakıncası olmaz.

2581- Bir kimsenin ayakkabılarını alıp, yerine başka bir ayakkabı bırakmışlarsa, bakılır: Eğer kalan ayakkabının kendi ayakkabısını alan kimseye ait olduğunu bilir ve sahibinin bulunmasından ümitsiz olur veya sahibini bulmak onun için meşakkati gerektirirse, kendi ayakkabıları yerine onları alabilir. Ama onların kıymeti kendi ayakkabısından fazla olursa, sahibi bulunduğu zaman fiyat farkını ona ödemesi, sahibinin bulunmasına ümidi olmadığı takdirde de şer'î hâkimin izniyle sahibi adına sadaka vermesi gerekir. Fakat orada kalan ayakkabıların kendi ayakkabılarını götüren kimseye ait olmadığına ihtimal verirse, bu ayakkabı, sahibi bilinmeyen malın hükmüne tâbi olur, yani sahibini bulmak için araştırma yapar, bulmaktan umudu kesilince de sahibinden taraf sadaka olarak fakirlere verir.

2582- İnsan, kıymeti bir dirhemden az olan bir malı bulduktan sonra onu kendisine almaz ama cami ve benzeri gibi bir yere bırakır ve bir başkası onu oradan alırsa, bu mal alan kimse için helâldir.




[1]- [Bir dirhem; 12/6 nohut yani 12 nohut ve bir nohudun onda altısı ağırlığındadır. Her bir nohudun ağırlığı 0.1953 gram olduğundan dolayı, bir dirhemin ağırlığı 2.4607.3 gram (yaklaşık iki buçuk gram) sikkeli gümüşe eşittir.]

index