![]() |
talâk HÜKÜMLERİ |
![]() |
2498- Karısına talâk veren (=boşayan) erkeğin, akıllı ve farz ihtiyat gereği baliğ de olması gerekir. Ayrıca, bu işi kendi istek ve ihtiyarı üzere yapmalıdır. Eğer karısını boşa-ması için onu mecbur ederlerse, talâk batıldır. Yine boşarken boşamayı kastetmelidir. Dolayısıyla talâk akdini şakayla söylemişse, sahih değildir.
2499- Kadın, boşama anında hayız ve nifas kanından temizlenmiş olmalı ve kocası da temizlendikten sonra veyahut o temizlikten önceki hayız veya nifas hâlinde kadınla cinsel ilişkide bulunmamış olmalıdır. Bu iki şartın tafsilatı ilerdeki hükümlerde açıklanacaktır.
2500- Hayız veya nifas hâlinde bulunan bir kadını boşamak, üç durumda sahihtir.
1) Kocası, evlendikten sonra kadınla cinsî ilişki kurmamış olursa.
2) Kadın hamile olursa. Şayet hamile olduğu belli olmaz, koca da hayız hâlinde karısını boşar ve daha sonra ha-mile olduğu anlaşılırsa, sakıncası yoktur.
3) Kadının kocası uzakta olur, hayız ve nifastan temizlenip temizlenmediğini anlaması imkânsız veya zor olursa.
2501- Hayız kanından temizlendiğini bilerek karısını boşayan kimse, sonradan hayız hâlinde iken boşadığını anlarsa, okuduğu talâk akdi geçersizdir. Fakat hayızlı olduğunu bildiği hâlde karısına talâk verir ve daha sonra temiz olduğunu anlarsa, talâk sahihtir.
2502- Karısının hayız veya nifas hâlinde olduğunu bilen bir kimse, ondan uzaklaşır örneğin, yolculuğa çıkar ve [yolculukta] karısını boşamak isterse, normalde kadınların hayız veya nifastan temizlenmeleri için gerekli olan müddet süresince sabretmelidir.
2503- Uzakta olup karısını boşamak isteyen kimse, eğer karısının hayız veya nifas hâlinde olup olmadığından haber alabilecek durumda olursa, onun bu bilgisi karısının hayız âdetine veya şeriat tarafından belirtilen diğer ölçülere dayansa bile, normalde kadınların hayız veya nifastan temizlenmesi için gereken müddet süresince sabretmelidir.
2504- Hayız veya nifastan temizlenmiş karısıyla cinsî ilişkide bulunup, daha sonra da boşamak isteyen kimse, kadının ikinci defa hayız görüp temizlenmesine kadar beklemelidir. Ancak, dokuz yaşını doldurmayan, hamile olan veya yeis yaşına ulaşan [yani, artık hayız kanı görmeyen] karısını ilişki kurduktan sonra boşarsa, sakıncası yoktur. Yeis yaşı ise, seyit (=Kureyş kabilesinden) olan kadınlarda altmış, seyit olmayan diğer kadınlarda da elli yaşını tamamlamaktır.
2505- İnsan, hayız veya nifas kanından temizlenmiş karısıyla ilişki kurduktan sonra o temizlik hâlinde onu boşarsa, boşadıktan sonra talâk anında hamile olduğu anlaşılırsa, sakıncası yoktur.
2406- Hayız veya nifas kanından temizlenmiş karısıyla cinsel ilişki kurduktan sonra yolculuğa çıkar ve yolculukta da onu boşamak isterse, kadının normalde o temizlikten sonra kan görüp tekrar temizlenmesine kadar sabretmelidir.
2507- Herhangi bir hastalık nedeniyle hayız olmayan karısını boşamak isteyen kimse, ilişki kurduğu andan itibaren üç ay onunla cinsel ilişkiye girmekten sakınmalı ve daha sonra boşamalıdır.
2508- Talâk akdi, iki adil erkeğin duyacağı şekilde sahih Arapça olarak okunmalıdır. Talâk akdini kocanın kendisi okumak ister ve karısının da adı örneğin Fatıma olursa, şöyle demelidir: ( زَوْجَتِى فَاطِمَةُ طَالِقٌ ) (Karım Fatıma boştur.) Şayet erkek başkasını vekil tayin etmişse, vekil şöyle demelidir: ( زَوْجَةُ مُوكَّلِى فَاطِمَةُ طَالِقٌ ) [Müvekkilimin karısı Fatıma boştur.]
2509- Müt'a nikâhıyla örneğin, bir aylık veya bir yıllık süre üzere evlenen bir kadının talâkı yoktur. Çünkü o kadının boş olması, o müddetin bitmesi veya erkeğin geri kalan müddeti ona bağışlaması yani, "(Müt'a akdinde belirttiğimiz) müddeti sana bağışladım." demesi ile gerçekleşir. Bu iş için de birilerini şahit tutmak veya kadının hayızdan temizlenmiş olması şart değildir.
2510- Dokuz yaşını doldurmamış kızla, yeis yaşına ulaşan kadının iddeti yoktur. Yani kocası onunla cinsî ilişki kurmuş olsa bile, boşandıktan sonra hemen evlenebilir.
2511- Dokuz yaşını dolduran ve yeis yaşına ulaşmayan bir kadın, kocası kendisiyle ilişki kurduğu takdirde talâktan sonra iddet beklemelidir. Yani temizken boşanan kadın, iki defa âdet görünceye kadar sabreder, temizlenip üçüncü kez âdet görünce de iddeti tamam olur ve artık kocaya gidebilir. Fakat [evlendikten sonra] kocası cinsel ilişkide bulunmadan önce onu boşarsa, iddet beklemez, yani boşanır bo-şanmaz evlenebilir.
2512- Hayız gören kadınların yaşında olup, asla hayız görmeyen bir kadını kocası cinsel ilişki kurduktan sonra boşarsa, talâktan sonra üç ay iddet beklemelidir.
2513- İddet bekleme süresi üç ay olan bir kadının boşanması ayın başında olmuşsa, kamerî üç ay yani, ayın göründüğü günden itibaren üç aya kadar iddet beklemelidir. Eğer ayın ortasında boşanmışsa, o ayın kalan kısmı ile ondan sonraki iki ayı ve dördüncü ayın da yarısına kadar id-det beklemelidir. Meselâ, yirmi dokuz günle tamamlanan kamerî bir ayın yirminci gününün akşam vaktinde boşanan bir kadın, o aydan kalan dokuz günü, ondan sonraki iki ayı ve dördüncü ayın da yirminci gününe kadar iddet beklemelidir. Birinci aydan beklediği iddet miktarının [yani dokuz günün] otuz gün olması için de, dördüncü ayın yirmi birinci gününe kadar iddet beklemesi müstehap ihtiyattır.
2514- Eğer hamile bir kadını boşarlarsa, onun iddeti, çocuğun dünyaya gelmesine veya düşmesine kadardır. Buna göre örneğin, boşandıktan bir saat sonra çocuk dünyaya gelirse, iddeti tamam olur.
2515- Dokuz yaşını doldurup, yeis yaşına ulaşmayan bir kadın örneğin, bir aylık veya bir yıllık süre üzere müt'a nikâhıyla evlenir ve kocası onunla cinsî temas kurduktan sonra akitte belirlenen müddet tamam olur veya kocası geriye kalan müddeti ona bağışlarsa, eğer kadın âdet görüyorsa, iki defa âdet görünceye kadar ve eğer âdet görmüyorsa, kırk beş gün kocaya gitmekten sakınmalıdır.
2516- Talâk iddetinin başlangıcı, talâk akdinin okunmasından hemen sonradır; kadın boşandığını bilse de bilmese de iddeti o andan itibaren başlar. Dolayısıyla iddet süresi tamamlandıktan sonra, kendisini boşadıklarını öğrenen kadının bir daha iddet beklemesi gerekmez.
2517- Kocası ölen bir kadın, müt'a nikâhıyla evlenmiş olsa, yeis yaşına ulaşsa veya kocası onunla cinsî ilişki kur-mamış olsa bile, hamile olmadığı takdirde dört ay on gün iddet beklemeli, yani kocaya gitmekten sakınmalıdır. Ancak kadın hamile olursa, doğuma kadar iddet beklemelidir. Şayet dört ay on gün tamamlanmadan önce çocuk dünyaya gelirse, kocasının ölümünden itibaren dört ay on gün geçinceye kadar sabretmelidir. Bu durumlarda beklenilmesi gereken iddete "vefat iddeti" denir.
2518- Vefat iddeti beklemekte olan bir kadının, renkli elbise giymesi, sürme çekmesi ve süs sayılan diğer işleri de yapması haramdır.
2519- Kocasının [belli bir günde] öldüğünü kesin olarak bilen bir kadın, vefat iddeti bekledikten sonra kocaya gider ama kocasının daha sonra öldüğü ortaya çıkarsa, [derhal] ikinci kocasından ayrılmalıdır. Eğer hamile olursa, talâk iddetinde belirtilen miktarda, ikinci kocası için talâk iddeti ve daha sonra birinci kocası için de vefat iddeti beklemelidir. Ama eğer hamile olmazsa, ilkönce birinci kocası için vefat iddeti, daha sonra ikinci kocası için de talâk iddeti beklemelidir.
2520- Vefat iddetinin başlangıcı, kadının, kocasının ö-lümünden haberdar olduğu zamandır.
2521- İddetinin bittiğini iddia eden kadının sözü iki şartla kabul edilir:
1) Töhmet altında olmaması.
2) Talâktan veya kocasının ölümünden, iddet süresinin bittiğini mümkün kılacak kadar bir zamanın geçmiş olması.
2522- Bâin talâk, kocanın [iddet süresi dolmadan önce bile, ancak yeni bir nikâh ve mihr tayini ile boşadığı karısına dönebileceği ve] karısını boşadıktan sonra bir daha ona dönme hakkının olmadığı talâktır. Şöyle ki, nikâh akdi okumaksızın onu tekrar kadınlığa kabul edemez. Bâin talâk beş kısımdır:
1) Dokuz yaşını doldurmamış kızın talâkı.
2) Yeis yaşına ulaşmış, yani seyit ise altmış yaşını, seyit değilse elli yaşını doldurmuş kadının talâkı.
3) Nikâhtan sonra kocası kendisiyle cinsî ilişki kurmamış olan kadının talâkı.
4) Bir koca tarafından üç defa boşanmış bir kadının üçüncü talâkı.
5) Hükümleri ilerde açıklanacak olan hul' ve mübarat talâkı.
Bunlar dışındaki boşamalar ise ric'î talâktır[1], yani talâktan sonra kadın iddet içindeyken, kocası ona dönebilir.
2523- İnsanın, ric'î talâk ile boşadığı karısını, boşanma zamanı oturduğu evden çıkarması haramdır. Ama geniş fıkıh kitaplarında belirtilmiş bazı durumlarda onu evden çıkarmanın sakıncası yoktur. Bunun gibi kadının da gereksiz işler için dışarı çıkması haramdır.
2524- Ric'î talâkta erkek, [iddet içinde] iki yolla karısına dönebilir:
1) Onu tekrar kendisine karı olarak kabul ettiği anlamına gelen bir sözle.
2) Dönüş yaptığını ifade eden bir işle.
2525- Erkeğin karısına dönmesi için şahit tutması veya karısına haber vermesi gerekmez. Hatta hiç kimsenin anlamayacağı bir şekilde, "Ben karıma döndüm." derse, sahihtir.
2526- Karısını ric'î talâkla boşayan erkek, ondan bir mal alıp, bir daha ona dönmemek üzere sulh [anlaşma] yapsa bile, [iddet içinde] karısına dönüş yapma hakkı zâyi olmaz.
2527- Eğer bir kadını iki kez boşayıp [iddet içinde] tekrar ona döner veya iki kere boşadıktan sonra [iddet bitince] tekrar yeni bir akitle onu nikâhlarsa, üçüncü talâktan sonra o kadın artık o erkeğe haram olur. [Bu kadının tekrar ona helâl olması için başka erkekle evlenmesi gerekir. Dolayısıyla kadın başka bir erkekle evlenip ayrılmadıkça, onu üç defa boşayan erkeğe dönmesi mümkün olmaz. Ne var ki kadın] üçüncü talâktan sonra başka birisiyle evlenirse, [ancak] dört şartla birinci kocasına helâl olur:
1) İkinci kocanın nikâhı daimî olmalıdır. Ama eğer bir aylık veya bir yıllık gibi bir süre için onunla müt'a nikâhı yaparsa, müddet bitip ayrıldıktan sonra birinci kocası ile evlenemez.
2) İkinci kocası baliğ olup, onunla cinsî ilişki kurmalı, farz ihtiyat gereği inzal (=meni getirme olayı) da gerçekleşmelidir.
3) İkinci kocası onu boşamalı veya ölmelidir.
4) İkinci koca onu boşarsa, kadının talâk iddeti; ölürse de vefat iddeti tamam olmalıdır.
2528- Kocasına meyli olmayan ve mihrini veya kendisine ait olan malını kendisini boşaması için kocasına bağışlayan bir kadının boşanmasına "Hul' talâkı" denir.
2529- Hul' talâkı ile karısını boşamak isteyen kocanın karısının adı örneğin Fatıma ise şöyle demesi gerekir:
)زَوْجَتِى فَاطِمَةُ خَالَعْتُهَا عَلَى مَا بَذَلَتْ هِىَ طَالِقٌ (
(Karım Fatıma'yı bağışladığı şey karşılığında hul' talâkı ile boşadım; o boştur.)
2530- Bir kadın, mihrini kocasına bağışlaması için bir kimseye vekâlet verir, koca da aynı adamı, karısını boşaması için vekil tayin eder ve kocanın ismi Muhammed, kadının da ismi Fatıma olursa, vekil tayin edilen kimse talâk akdini şu şekilde okur:
( عَنْ مُوكَّلَتِى فَاطِمَةَ بَذَلْتُ مَهْرَهَا لِمُوَكِّلِى مُحَمَّدٍ لِيَخْلَعَهَا عَلَيْهِ )[2]
Daha sonra ara vermeden devam eder:
( زَوْجَةُ مُوَكِّلِى خَالَعْتُهَا عَلَى مَا بَذَلَتْ هِىَ طَالِقٌ )[3]
Eğer kadın, kendisini boşaması için kocasına mihrinin dışında başka bir şey vererek bir kimseyi vekil tayin ederse, vekil, "mehreha=mihrini" kelimesi yerine akitte o şeyin kendisini söylemelidir. Meselâ kadın yüz lira bağışlamışsa, vekil; "miete lîreten=yüz lirayı bağışladım." demelidir.
2531- Karı-koca birbirlerini istemedikleri takdirde, kadın kendisini boşaması için kocasına malından bir miktarını [veya mihrini] verirse, o talâka "mübarat talâkı" denir.
2532- Mübarat talâkıyla karısını boşamak isteyen kocanın karısının adı örneğin Fatıma ise, şöyle demelidir:
)بَارَأْتُ زَوْجَتِى فَاطِمَةَ عَلَى مَهْرِهَا فَهِىَ طَالِقٌ (
Yani, karım Fatıma'yı mihri mukabilinde mübarat ettim [ondan berî oldum], artık o boştur.
Eğer başka birini vekil ederse, vekilin şöyle demesi gerekir: [4]( بَارَأْتُ زَوْجَةَ مُوَكِّلِى فَاطِمَةَ عَلَى مَهْرِهَا فَهِىَ طَالِقٌ )
Her iki durumda da eğer ( عَلَى مَهْرِهَا= alâ mehriha keli-mesi yerine (بِمَهْرِهَا = bimehriha) derse, sakıncası yoktur.
2533- Mübarat ve hul' talâklarının akitlerini sahih Arapça ile okumak şarttır. Ama kadının, malını [veya mihri-ni] kocasına bağışlaması için Türkçe, "Boşanmak için filan malı sana bağışladım." demesinde herhangi bir sakınca yoktur.
2534- Eğer kadın, hul' veya mübarat talâkı iddeti içindeyken kendi bağışladığından vazgeçerse, kocası dönüp ni-kâh akdi okumaksızın tekrar onu kendi karısı yapabilir.
2535- Mübarat talâkında, talâk için aldığı mal, mihr-den fazla olmamalıdır. Ama hul' talâkında fazla olursa, sakıncası yoktur.
2536- İnsan, namahrem olan bir kadınla, kendi karısı zannederek cinsel ilişkide bulunursa, ister kadın onun kendi kocası olmadığını kesin olarak bilsin veya kocası olduğunu zannetsin, iddet beklemesi gerekir.
2537- İnsan, kendi karısı olmadığını bildiği bir kadınla zina ederse, kadın, onun kendi kocası olmadığını bilmese bile, farz ihtiyat gereği iddet beklemelidir.
2538- Eğer erkek, bir kadını kocasından boşanıp kendisiyle evlenmesi için aldatırsa, o kadının talâkı ve [bu erkekle yapılan] nikâhı sahih olsa da her ikisi büyük günah işlemiş olurlar.
2539- Eğer kadın nikâh akdi içerisinde; "kocasının yolculuğa çıktığı veya örneğin altı ay nafakasını temin etmediği takdirde, boşama yetkisinin kendinde olacağına" dair şart koşarsa, kadının bu şartı batıldır. Ancak kadın; "erkek yolculuğa çıktığı veya meselâ altı ay nafakasını temin etmediği takdirde, onun tarafından kendisine talâk vermek için vekil olacağına" dair şart koşar, erkek de yolculuğa çıkar veya altı ay onun nafakasını temin etmez ve böylece [vekil olan] kadın kendisini boşarsa, talâk akdi sahihtir.
2540- Kocası kaybolmuş bir kadın evlenmek isterse, adil bir müçtehidin yanına gidip onun emrine göre amel et-melidir.
2541- Delinin babası ve babasının babası, eğer maslahat olursa, onun karısını boşayabilirler.
2542- Eğer baba veya babanın babası, baliğ olmayan kendi çocuğunu müt'a nikâhıyla evlendirir ve belirlenen müddetin bir bölümü de çocuğun mükellef olmasından bir süre sonraya kadar olursa, meselâ on dört yaşındaki çocuğu için iki yıllığına bir kadını müt'a yaparsa, çocuğun yararına olduğunda, o kadının müddetini bağışlayabilirler. Ama onun daimî nikâhla evlendiği karısını boşayamazlar.
2543- Bir kimse, şeriatta belirtilen ölçüler gereğince adil olarak kabul ettiği iki kişi huzurunda karısını boşarsa, farz ihtiyat gereği o iki kişiyi adil olarak kabul etmeyen başka birisi, o kadını ne kendisi, ne de bir başkası için nikâhlamamalıdır.
2544- Karısının haberi olmadan onu boşayan kimse, karısı olduğu zamanlardaki gibi onun masraflarını karşılar örneğin, bir yıl sonra karısına; "Seni bir yıl önce boşadım." der ve bunu da şer'î yolla kanıtlarsa, o müddet içinde kadın için hazırladığı ve kadının harcamadığı şeyleri ondan geri alabilir; ama harcadıklarını ondan isteyemez.
[1]- [Ric'î talak; kocanın boşadığı karısını, iddeti içinde, yeni bir nikâh akdi yapmaksızın tekrar aile hayatına kabul etme hakkına sahip olduğu talaktır. İddet bitince, ric'î talak bâin talak olur. Bundan sonra koca ancak yeni bir nikâhla karısını geri alabilir.]
[2]- [Anlamı: Müvekkilim Fatıma tarafından mihrini, ona hul' talakı vermesi için müvekkilim Muhammed'e bağışladım.]
[3]- [Anlamı: Müvekkilimin karısına, bağışladığı şey karşılığında, hul' talakı verdim; o boştur.]
[4]- [Anlamı: Müvekkilimin karısı olan Fatıma'yı mihri mukabilinde mübarat ettim; artık o boştur.]