ŞİRKET (ORTAKLIK) HÜKÜMLERi

 

2142- Ortak olmak isteyen iki kişi, mallarından bir kıs-mını birbirinden ayrıt edilmeyecek şekilde karıştırıp, herhangi bir dille ortaklık akdini okurlar veya şerik olmak istediklerini ifade eden bir iş yaparlarsa, onların ortaklıkları sahihtir.

2143- Birkaç kişi, örneğin tellaklar (=hamam kesecileri) aldıkları parada ortak olmayı kararlaştırırlarsa, bu ortaklık sahih değildir.

2144- İki kişi, her birinin kendi hesabına bir malı satın alması ve karşılık olarak verilmesi gereken bedelin kıymetini bizzat kendisi borçlanması hususunda anlaşıp, aldıkları mal ile menfaatinde ortak olmayı kararlaştırırlarsa, bu ortaklık sahih değildir. Ancak malı veresiye alması için onlardan her biri diğerini vekil eder, daha sonra ortakların her biri diğerinin de borçlanması için malı kendisi ve ortağı için [veresiye olarak] alırsa, bu ortaklık sahihtir.

2145- Ortaklık akdi okuyarak birbirleriyle ortak olmak isteyen kimselerin baliğ ve akıllı olmaları, akdi bilerek o-kuyup, birileri tarafından zorlanmamaları ve de kendi mallarında tasarruf hakkına sahip bulunmaları gerekir. Dolayısıyla kendi malını boş yerlere harcayan sefihin, eğer şer'î hâkim tarafından kendi mallarında tasarruf hakkını kullanması yasaklanırsa, ortak olması sahih değildir.

2146- Ortaklık akdinde, çalışan kimsenin veya diğer şerikine oranla daha fazla çalışan ya da çalışmayan veya az çalışan kimsenin daha çok kâr alması şart koşulursa, alınan bu karara uyulması gerekir.

2147- Ortaklık kurarak elde edilen kazancın hepsini ortaklardan sadece birisinin alması kararlaştırılırsa, ortaklık sahih olmaz. Ancak, zararın hepsini veya çoğunu bir kişinin karşılaması kararlaştırılırsa, hem ortaklık hem de alınan karar sahihtir.

2148- Eğer şeriklerden birinin, kârdan fazla alması şart koşulmamışsa, ortakların sermayeleri aynı miktarda olduğu taktirde, zarar ve kâr eşit olarak aralarında paylaşılır. Ancak, sermayeleri aynı ölçüde olmazsa, kâr ve zarar da ortakların sermayesine oranla taksim edilir. Meselâ, ortak olan kişilerden birinin sermayesi diğerlerinin iki katı olursa, ister ikisi de aynı oranda çalışsın veyahut birisi az çalışsın veya hiç çalışmasın, ona düşen kâr ve zarar payı da iki kat olacaktır.

2149- İki kişi, ortaklık akdinde her ikisinin de birlikte veya her birinin tek başına yahut yalnızca birisinin alış veriş yapmasını şart koşarlarsa, koştukları bu şarta göre amel etmeleri gerekir.

2150- Ortaklık akdinde sermaye ile hangisinin alış veriş yapacağını belirtmeyen ortakların hiç birisi diğerinin iz-ni olmadan, o sermaye ile alış veriş yapamaz.

2151- Şirkette bulunan sermayenin yetkisi ortaklardan birine verilirse, o kimsenin ortaklık kararlarına göre hareket etmesi gerekir. Meselâ, şirketin sermayesi ortaklardan birine verilerek onunla veresiye bir mal alması, onu peşin satması veya malı belli bir yerden satın alması şart koşulursa, bu kararlara uyması gerekir. Ancak, şirket tarafından herhangi bir karar söz konusu olmazsa, genel sözleşmeleri dikkate alarak şirketin zarar etmeyeceği bir şekilde alış veriş yapmalıdır. Örneğin, normal olarak peşin satması veya yolculuğa çıktığında şirketin malını yanına almaması gerekirse, böyle yapmalıdır. Ama genellikle sözleşmelerde malın veresiye verilmesi veya yolculukta yanına alınması yay-gınsa, bu şekilde hareket edebilir.

2152- Ortaklardan şirketin sermayesi ile alış veriş yap-ma yetkisine sahip olan kimse, eğer kendisiyle yapılan sözleşmeye aykırı bir alış veriş yapar ve sonuçta şirketin malını zarara uğratırsa, zâmindir. [Yani tazminat ödemesi ve zararı karşılaması gerekir.] Ancak daha sonra sözleşmeye uygun şekilde alış veriş yaparsa, muamelesi sahihtir. Yine, kendisiyle herhangi bir sözleşme söz konusu olmaz ama normalin aksine bir alış veriş yapmış olursa, zâmindir. Ancak daha sonra normale uygun bir şekilde hareket ederse, yaptığı alış veriş sahihtir.

2153- Şirketin sermayesini çalıştıran şerik, aşırı gitmediği ve sermayenin korunmasında kusurlu davranmadığı hâlde sermayenin bir kısmı veya tamamı telef olursa, zâ-min değildir; [tazminat ödeme zorunluluğu yoktur.]

2154- Ortaklık sermayesi ile alış veriş yapan ortak, ser-mayenin telef olduğunu söyler ve şer'i hakimin yanında da yemin ederse, onun sözünü kabul etmek gerekir.

2155- Bir şirkette hisse sahibi olan ortaklar, birbirlerinin hissesine dair verdikleri tasarruf izinlerini geri alırlarsa, ortaklardan hiçbirisi şirketin malında tasarruf edemez. Ama eğer sadece ortaklardan birisi verdiği tasarruf iznini geri alırsa, diğer ortakların tasarruf etme hakkı yoktur; ama onun tasarruf hakkı vardır.

2156- Ortaklardan biri sermayenin taksim edilmesini isterse, ortaklık süresi dolmasa bile, diğer ortakların bunu kabul etmesi gerekir. Fakat sermayeyi bölmek, "Kısmet-ur Redd"[1] denen bölme usûlüne veya diğer ortağın zarara uğramasına neden olursa, bu durumda ortaklar taksimi kabul etmeye zorlanamazlar.

2157- Ortaklardan birisi ölür, delirir, bayılır veya sefih olur da şer'î hâkimin emriyle kendi malları üzerindeki tasarruf hakkını kullanması yasaklanırsa, diğer ortakların ortaklık malında tasarruf etme hakları yoktur.

2158- Eğer ortaklardan biri kendisi için veresiye bir şey alırsa, kâr ve zararı yalnızca kendisine aittir. Ancak, şirket için bir şey alır ve diğer ortak da bu muameleye razı olduğunu söylerse, zarar ve kâr her ikisine ait olur.

2159- Ortaklık sermayesi ile bir ticaret yaptıktan sonra, ortaklık akdinin batıl olduğu anlaşılınca, bakılır: Eğer ortaklar, ortaklıklarının doğru olmadığını ilk baştan bilmiş olsalardı yine de birbirlerinin tasarruf etmesine razı olacaklardıysa, yaptıkları ticaret sahihtir ve ondan elde edilen gelirler de onların malıdır. Fakat böyle olmaz ve ortaklarının tasarrufuna razı olmayan kimse, yapılan bu ticarete razı olduğunu söylerse, muamele sahihtir; aksi takdirde batıldır. Her iki durumda da şirket için çalışan kimse, eğer ücretsiz olarak çalışmamışsa, zahmetinin karşılığını normal bir şekilde diğer ortaklardan alabilir.


SUlh (UZLAŞMA) HÜKÜMLERi

2160- Sulh; insanın başka bir kimseyle anlaşarak kendi malını veya malının menfaatinin bir miktarını karşılıklı veya karşılıksız onun mülkiyetine geçirmesi yahut kendi hakkından veya ondaki alacağından vazgeçmesi üzere yaptığı uzlaşmaya denir.

2161- Bir şey üzere birbirleriyle anlaşma (=sulh) yapan kimselerin, akıllı ve baliğ olmaları, başkası tarafından mec-bur edilmemeleri ve maksatlarının sulh olması gerekir. Ayrıca, şer'î hâkim tarafından da malî tasarruflarına yasak konmamalıdır.

2162- Sulh akdinin Arapça okunması gerekmez; anlaşmayı ifade eden her dille okunması sahihtir.

2163- Koyunlarını meselâ, sütünden yararlanarak bir yıl saklaması ve karşılığında bir miktar yağ geri vermesi üzere bir çobana veren kimse, sütü çobanın zahmetleri ve vereceği yağ karşılığında anlaşırsa, bu anlaşma doğrudur. Ama eğer sütünden yararlanması için, koyunları bir yıllığına çobana kira olarak verir ve karşılığında bir miktar yağ vermesini isterse, bu anlaşma sakıncalıdır.

2164- Kendi hakkı veya alacağı üzere başka birisiyle anlaşmak isteyen kimsenin anlaşması, ancak karşı tarafın kabul etmesi hâlinde sahihtir.

2165- Borcun miktarını borçlu olan kimse bilir ama alacaklısı bilmez ve alacaklı olan alacağını olduğundan az miktara, meselâ 1000 lira alacaklı iken 100 liraya anlaşmak isterse, fazlalığı almak borçlu için helâl değildir. Ancak, borçlu olduğu miktarı alacaklısına bildirerek onu razı eder veya alacaklı alacağı miktarı bilse bile yine de aynı miktara anlaşacaktı şeklinde olursa, fazlalığı almanın sakıncası yoktur.

2166- Aynı cinsten olup, ölçüleri belli olan iki şey üzerinde anlaşmak, ancak ölçüleri eşit olduğu taktirde sahihtir. Eğer ölçüleri belli olmazsa, birisinin fazla olduğuna ihtimal verilse bile, sulh sahihtir.

2167- Bir veya iki kişiden alacaklı olan iki kişi, kendi alacakları üzerinde birbirleriyle sulh yapmak isterlerse, eğer alacaklarının cinsi ve ölçüsü aynı, meselâ her ikisi de 100 kilo buğday alacaklı olursa, onların sulhu sahihtir. Yine onların alacağı şeyler aynı cinsten olmadığı takdirde, meselâ biri 100 kilo pirinç, diğeri ise 120 kilo buğday alacaklı olursa, yapmak istedikleri bu anlaşma da sahihtir. Ancak, onların alacakları aynı cinsten olur ama genellikle tartı veya ölçü ile alım satımı yapılan şeylerden olursa, alacaklarının ölçü veya tartısı eşit olmadığı taktirde, onların sulhu batıldır.

2168- İnsan, bir süre sonra alması gereken alacağının bir miktarını nakit alıp, bir miktarından da vazgeçmek kastıyla borcundan az bir miktar vermesi hususunda borçlusuyla anlaşırsa, sakıncası yoktur.

2169- Bir şey üzerinde sulh yapan iki kişi, razı olduklarında anlaşmayı bozabilirler. Yine anlaşma sırasında birisi veya her ikisi için feshetme hakkını şart koşarlarsa, feshetme hakkı olan kimse anlaşmayı bozabilir.

2170- Satıcı ve alıcı, muamele meclisinden ayrılmadıkları sürece alım satım akdini bozabilirler. Bunun gibi hayvan satın alan bir müşterinin üç güne kadar muameleyi bozma hakkı vardır. Yine peşin olarak aldığı bir malın parasını müşteri üç güne kadar vermez ve malı da teslim almazsa, satıcı muameleyi bozabilir. Ama bir mal üzerinde anlaşma yapan kimsenin bu üç durumda sulhu bozma hakkı yoktur. Fakat alışveriş bölümünde [2124. hüküm] açıklanan diğer sekiz yerde anlaşmayı bozabilir.

2171- Üzerinde sulh yapılan malın kusurlu olduğu ortaya çıkarsa, sağlam ile kusurlu arasındaki fiyat farkını alamaz; ama sulhu bozabilir.

2172- İnsan, kendi malı üzerinde başka birisiyle anlaşır ve; "Eğer ben öldüğümde vârisim olmazsa, seninle anlaştığım şeyi vakfetmelisin." diye de şart koşar ve o da bu şartı kabul ederse, şarta göre amel etmelidir.




[1]- [Hisseleri eşit şekilde bölmek için ortaklıktaki malların cinsi göz önünde bulundurularak, konuyla ilgili fıkhî kitaplarda birkaç yön-temin varolduğu vurgulanmıştır. Onlardan biri de "Kısmet'ur-Redd" denen bölme usûlüdür.

Bu yöntemde hisselerin eşit olması ancak eksik hisseye bir miktar malın ilave edilmesiyle sağlanır. Örneğin, iki kişinin eşit oranda, birisinin fiyatı beş bin diğerininki ise dört bin lira olan iki koyunda ortaklığı ve ayrılması düşünülecek olursa, eşitliğin sağlanması için beş bin liralık koyunu götürmek isteyen kimsenin diğerine beş yüz lira vermesi gerekir.

Dolayısıyla, ortaklardan birisi sermayenin taksim edilmesini istediğinde, eğer taksim, ancak "Kısmet'ur-Redd" denen taksim türünü gerektirirse, diğer ortaklar bunu kabullenmeyip, taksim taraftarı olan ortağın isteğini reddedebilirler.]

index