2327- Bir kimse, malını başka bir kimseye vererek ona, "Bu senin yanında emanet kalsın." der, o da kabul ederse veya mal sahibi hiçbir şey söylemeden malının muhafaza edilmesi maksadıyla onu birinin yanına bırakır, o da aynı maksatla malı teslim alırsa, ileride açıklanacak vedia ve emanet hükümlerine göre davranmalıdır.
2328- Emaneti kabul eden ile emanet sahibinin akıllı ve baliğ olmaları gerekir. Dolayısıyla, deli ve çocuğa emanet bırakmak veya deli ve çocuktan emanet kabul etmek sahih değildir.
2329- Çocuk veya deliden emanet kabul eden kimse, onu asıl sahibine vermelidir. Emanet olarak bırakılan şey, çocuğun veya delinin kendi malıysa, onu çocuğun veya delinin velisine ulaştırmalıdır. Mal telef olursa da, bedelini ödemesi gerekir. Ancak, mal zayi olmasın diye onu çocuktan alır ve malı korumada hiçbir kusuru olmazsa, zâmin değildir.
2330- Emaneti koruma gücüne sahip olmayan birisi, farz ihtiyat gereği, emanet kabul etmemelidir. Ancak mal sahibi, malı korumada ondan daha âciz olur ve malı iyi muhafaza edecek birisi de bulunmazsa, bu ihtiyata uymak farz değildir.
2331- İnsan, mal sahibine malını saklamaya hazır olmadığını anlatmasına rağmen, mal sahibi malını onun yanına bırakıp gider, o da malı teslim almaz ve sonuçta mal telef olursa, emaneti kabul etmeyen kimse, zâmin olmaz. Fakat mümkün mertebe o malı koruması altına alması, müstehap ihtiyattır.
2332- Emanet sahibi, istediği zaman emanetini geri alabilir; emaneti kabul eden de, istediği zaman onu sahibine geri verebilir.
2333- Emaneti saklamaktan vazgeçip akdi bozan kimse, bir an önce o malı sahibine veya sahibinin vekiline ya da velisine ulaştırmalı veya malı saklamaya hazır olmadığını onlara haber vermelidir. Eğer mazeretsiz olarak malı onlara ulaştırmaz ve haber de vermezse; mal telef olursa, bedelini ödemesi gerekir.
2334- Emaneti kabul eden kimsenin, emaneti korumak için uygun bir yeri yoksa, uygun bir yer hazırlamalı ve halkın, "Emanete hıyanet etti." veya "Onu saklamakta kusur etti." demeyeceği bir şekilde korumalıdır. Dolayısıyla korunması için uygun olmayan bir yerde muhafaza edilen emanet zâyi olursa, sahibine bedelinin ödenmesi gerekir.
2335- Emaneti kabul eden kimse, onu korumada kusur etmez, aşırı da gitmez, buna rağmen tesadüfen emanet telef olursa, zâmin değildir. Ama eğer emaneti, kendi iradesiyle zalim birinin haberdar olup alacağı zannedilen bir yere bırakır ve böylece mal da telef olursa, bedelini sahibine vermesi gerekir. Fakat malı korumak için ondan daha uygun bir yeri olmaz ve malı sahibine veya daha iyi koruyacak birisine ulaştırma imkânı da bulunmazsa, bu durumda zâmin olmaz.
2336- Mal sahibi, malının korunması için herhangi bir yer tayin eder ve emaneti kabul eden kimseye, "Malı burada saklamalısın, zayi olacağına ihtimal versen bile başka bir yere götürmemelisin." dediği hâlde bunu kabul eden kimse, emanetin orada telef olacağına ihtimal verir ve oranın mal sahibi nazarında malın korunması açısından daha uygun bir yer olduğu için başka bir yere götürmemesini istediğini bilirse, başka bir yere nakledebilir. Bu durumda eğer başka bir yere götürür ve orada telef olursa, bedelini ödemesi gerekmez. Fakat emanetin başka bir yere götürülmemesini istemesinin nedenini bilmediği hâlde onu başka bir yere nakleder ve neticede zayi olursa, farz ihtiyat gereği, bedelini ödemesi gerekir.
2337- Mal sahibi, malının korunması için bir yeri belirler, fakat başka bir yere götürülmemesi hususunda herhangi bir şey söylemez ve emaneti kabul eden kimse de malın orada zayi olacağına ihtimal verirse, korunması için onu daha uygun bir yere nakletmelidir. Eğer emaneti oradan alıp başka yere götürmez ve orada zayi olursa, bedelini ödemelidir. Ama eğer mal sahibinin kendisi de emanetin o yerde telef olacağına ihtimal verdiyse, bu durumda emaneti kabul eden kimsenin bedel olarak bir şey ödemesi gerekmez.
2338- Malını emanet bırakan kimse delirirse, emaneti kabul eden kimsenin emaneti hemen onun velisine teslim etmesi veya velisine haber vermesi gerekir. Eğer şer'î bir mazeret söz konusu olmaksızın malı onun velisine teslim etmez ve haber vermeyi de ihmâl eder ve mal telef olursa, bedelini ödemesi gerekir.
2339- Mal sahibi ölürse, emaneti kabul eden kimse, onu ölenin vârislerine teslim etmeli veya onun vârislerine [böyle bir malın yanında bulunduğunu] haber vermelidir. Şayet emaneti vârislere ulaştırmaz ve haber vermeyi de ihmal eder ve neticede o mal telef olursa, bedelini ödemesi gerekir. Ancak, kendisini ölenin mirasçısı diye gösteren kimsenin doğru söyleyip söylemediğini veya ölenin başka bir vârisinin de olup olmadığını anlamak için malı ona vermez veya haber vermeyi ihmal eder ve mal zayi olursa, bedel ödemesi gerekmez.
2340- Emanet bıraktıktan sonra ölen kimsenin birkaç vârisi olursa, emaneti kabul eden kimse, o malı bütün vârislere veya bütün vârislerin malı almasına izin verdiği birine teslim etmelidir. Buna göre, eğer diğerlerinin izni olmadan malın tamamını vârislerden birine verirse, emanette hakkı olan diğer mirasçıların payına düşen miktarın bedelini onlara ödemelidir.
2341- Emaneti kabul eden kimse ölür ya da delirirse, vârisi veya velisi, malın sahibine hemen haber vermeli veya emaneti ona teslim etmelidir.
2342- Emaneti kabul eden kimse, ölüm belirtilerini kendisinde görürse, mümkün olduğu takdirde elindeki emaneti sahibine veya onun vekiline ulaştırmalıdır. Bu müm-kün değilse, onu şer'î hâkime vermelidir. Şer'î hâkime ulaşma imkânı da olmazsa, eğer kendi vârisi emin (güvenilir) birisi olur ve böyle bir emanetten haberi varsa, [sahibine ulaştırması için bir başkasını vasi tayin ederek] vasiyette bulunması gerekmez. Aksi takdirde vasi tayin etmeli ve şahit tutmalı, vasi ve şahide malın cinsini, özelliklerini, yerini ve mal sahibinin adını da söylemelidir.
2343- Emaneti kabul eden kimse, ölüm belirtilerini kendisinde görünce, önceki hükümde açıklanan şekilde görevini yerine getirmez de emanet telef olursa, onu korumada ihmali olmasa, hastalığı iyileşse ya da bir süre sonra pişman olup vasi tayin etse bile, bedelini ödemesi gerekir.