2310- Borçlu borcunu ödemediğinde onun yerine bor-cu ödemeyi üzerine alarak kefil olmak isteyen kimsenin, zamanet akdini herhangi bir dille -Arapça olmasa bile- okuması gerekir. Dolayısıyla zâmin (kefil olan kimse), alacaklıya, "Ben, senin alacağını ödemeyi taahhüt ediyorum." der ve alacaklı da buna razı olduğunu [sözlü olarak demese bile] ifade ederse, zamanet gerçekleşmiş olur. Ama asıl borçlu olan kimsenin buna razı olması şart değildir.
2311- Zâmin ile alacaklının baliğ, akıllı ve bu işe birileri tarafından mecbur edilmemiş olmaları gerekir. Ayrıca gibi bulûğa erdiklerinde kendi malını faydasız işlerde harcayan sefih kimselerden de olmamalıdırlar. Fakat bir kimse, baliğ olduktan sonra sefih olur ve şer'î hâkim tarafından kendi mallarında tasarruf hakkını kullanması yasaklanmaz-sa, zâmin olmasının sakıncası yoktur. İflâs nedeniyle şer'î hâkim tarafından malî tasarrufları yasaklanan kimsenin alacağı konusunda başkası kefil olamaz.
2312- Bir kimse, zâmin olmasını bir şarta bağlar ve akdi okurken örneğin, "Borçlu borcunu ödemediği takdirde ben zâminim (senin borcunu öderim)." derse, farz ihtiyat gereği onun zamaneti geçerli sayılmaz.
2313- Zamanet akdi okunduğunda, borcuna zâmin olunmak istenen kimsenin borçlu olması gerekir. Dolayısıyla insan, borç almak isteyen kimseye borç almadıkça zâmin olamaz.
2314- İnsan, ancak alacaklının, borçlunun ve zamanetle ödenmesi gereken malın cinsinin tamamen belli olması hâlinde zâmin olabilir. Buna göre eğer iki kişi, birisinden alacaklı olur ve bir kimse, "Ben sizden birinizin alacağını ödemeyi taahhüt ediyorum." derse, hangisinin alacağına zâmin olduğunu belirlemediğinden dolayı zamaneti batıldır. Yine bir kimse, iki kişiden alacaklı olur ve bir kimse, "Ben ikisinden birisinin borcunu sana ödemeyi taahhüt ediyorum." derse, onlardan hangisinin borcunu ödemeye zâmin olduğunu belirlemediği için onun da zamaneti batıldır. Aynı şekilde, eğer bir kimse, başka birisinden on kilo buğday ile on bin lira para alacaklı olan kimseye, "Ben, senin o iki alacağından birini ödemeye zâminim." der ve onlardan hangisi hakkında zâmin olduğunu belirlemezse, zamaneti sahih değildir.
2315- Alacaklı, alacağının tamamını veya bir miktarını zâmine bağışlarsa, zâmin, borçludan herhangi bir şey alamaz.
2316- Birinin borcunu ödemek üzere zâmin olan kimse, zamanetinden vazgeçemez.
2317- Zâmin ile alacaklı, akdi okurken istedikleri zaman zâminin zamanetini bozma hakkına sahip olmalarını şart koşabilirler.
2318- Zâmin olduğu sırada alacaklının alacağını verebilecek güçte olan kimse, sonradan fakir düşse bile, alacaklı onun zamanetini bozup borcunu asıl borçludan talep e-demez. Bunun gibi, eğer alacaklı, o sırada zâminin borcu ödeyecek güçte olmadığını bilir ve buna rağmen onun za-manetini kabul ederse, yine de onun zamanetini bozamaz.
2319- Bir kimse, zâmin olduğu sırada alacaklının alacağını verebilecek durumda olmaz ve alacaklı o zaman bunu bilmez de daha sonra öğrenirse, onun zamanetine son verebilir.
2320- Borçlunun izni olmaksızın onun borcunu ödemeyi taahhüt eden kimse, [borcu ödedikten sonra] borçludan bir şey alamaz.
2321- Borçlunun izniyle onun borcunu ödemeyi taahhüt eden kimse, taahhüt ettiği miktarı ondan alabilir. Fakat eğer borçlunun borçlu olduğu şeyin yerine alacaklıya başka bir şey vermişse, verdiği şeyi ondan alamaz. Meselâ; borçlunun on kilo buğday borcuna karşılık on kilo pirinç vermişse, borçludan pirinç talep edemez; ama borçlunun kendisi pirinç vermeye razı olursa, sakıncası yoktur.